Yayınlar

  • Anasayfa

COVID-19 SALGINININ ÇEK İBRAZ SÜRELERİNE VE ÇEK BORÇLARINA ETKİSİ

Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgınının ülkemizdeki etkilerini hafifletmek amacıyla pandemi süreci boyunca birtakım tedbirler ve düzenlemeler yürürlüğe koyulmuştur. Bu noktada 26.03.2020 tarihli, 31080 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici birinci maddesiyle yürürlüğe giren düzenlemelerden aşağıdaki hususlar işbu çalışma konumuz bakımından önem arz etmektedir;
1.    Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibrazve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 30.04.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durdurulmuştur.
2.    Süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacaktır.
3.    Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacaktır.
Yukarıda belirtilen bu düzenlemenin akabinde 30.04.2020 tarihli, 31114 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 7226 sayılı kanunda düzenlenen durma süresi -4734 sayılı Kamu İhale Kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç- 01.05.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15.06.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar uzatılmıştır.
Peki “dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin” 15.06.2020 tarihine kadar (bu tarih dâhil) durdurulmuş olması, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereği düzenleme tarihlerine bağlı olarak durma dönemi içerisinde ibraz edilmesi gereken çekleri nasıl etkileyecektir? 7226 sayılı kanun geçici madde 1 uyarınca sürelerin durdurulmuş olması, çek ibraz sürelerinin de durdurulmuş olması anlamına gelmekte midir?
Nitekim 6102 sayılı TTK’nın “Ödeme İçin İbraz” başlıklı 796/1. madde düzenlemesi aşağıdaki şekildedir;
            TTK Madde 796/1 – Ödeme İçin İbraz
(1) Bir çek, düzenlendiği yerde ödenecekse on gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
(2) Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa ülkesinde düzenlenip de Akdenize sahili bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdenize sahili olan bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı süreler, çekte yazılı olan düzenlenme tarihinin ertesi günü başlar.
Görüldüğü üzere TTK, düzenleme ve ödeme yerine bağlı olarak çekin ibrazı için on günlük, bir aylık ve üç aylık süreler öngörmüştür. TTK gereği, çeki elinde bulunduran alacaklı yani çek hamili, çek bedelinin bankadan tahsili için belirtilen ibraz süreleri içerisinde muhatap bankaya başvurmak durumundadır. Çek ibraz sürelerinin söz konusu durma süresine denk gelmesi halinde nasıl davranılmalıdır? Bu konu doktrinde yoğun şekilde tartışılmakla birlikte bir görüş birliğine varılamamıştır. Bazı yazarlar çek ibraz sürelerinin 7226 sayılı Kanun geçici madde 1 uyarınca duran süreler kapsamında olduğunu savunurken, bir kısım yazarlar ise aksi görüştedir.
1.    7226 SAYILI KANUNUN ÇEK İBRAZ SÜRELERİNİ DURDURDUĞU GÖRÜŞÜ
7226 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi durdurulan sürelerin sınırlayıcı olmamak üzere “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler” olduğunu belirtmiş, durdurulan süreler hakkında yaptığı örnekleyici sayımda ise “başvuru, ibraz, zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri” açıkça belirtmiştir. Bu nedenle, bazı yazarlar söz konusu maddenin yalnızca usul hukukuna ilişkin süreleri değil maddi hukuka ilişkin süreleri de kapsadığını, bu minvalde ibraz süresi durma dönemi içerisinde denk gelen çeklerin ibraz sürelerinin duracağını ve yeni ibraz sürelerinin 7226 sayılı kanun geçici birinci madde uyarınca belirleneceğini savunmaktadır.
Nitekim geçici birinci madde, “….. süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır.” düzenlemesini havidir. Buradan hareketle, geçici birinci maddenin çeklerin ibraz süresini durdurduğu kabul edilecek olursa, sürelerin durdurulduğu 13.03.2020 tarihi itibariyle 15 günden az bir ibraz süresi kalmış olan çeklerin sürelerin işlemeye başlayacağı 16.06.2020 tarihinden itibaren 15 günlük bir ibraz süresi olacaktır. Örneğin 10 günlük ibraz süresine tabi bir çekin sürelerin durduğu 13.03.2020 tarihi itibariyle 5 günlük ibraz süresi kaldığını ve geçici birinci maddenin çeklerin ibraz süresini durdurduğunu varsaydığımızda, çek hamili 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere 15 gün içerisinde çeki ibraz edebilecektir. 13.03.2020 tarihi itibariyle geriye 15 günden fazla ibraz süresi kalmış olan çeklerin ibraz süresi ise 16.06.2020 tarihinden başlayarak kaldığı yerden işlemeye devam edecektir.
Bu noktada ibraz süresinin durdurulmuş olduğunu kabul eden bazı görüşler, düzenleme tarihi itibariyle ibraz süresi gelmiş olan çeklerin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazının geçersiz olduğunu savunmaktadır. Bu görüşü savunanlar, geçici birinci maddenin amacının alacaklının hak kaybını önlemek olduğunu fakat bir tarafın hakkını korurken karşısındaki borçlunun durumunun göz ardı edilmemesi gerektiğini, Çek Kanununun geçici üçüncü maddesinin beşinci fıkrası da dikkate alınarak işlemeyen bir ibraz süresi içerisinde düzenleyenin/borçlunun ödeme sorumluluğunun da olmaması gerektiğini ve sair gerekçeleri ileri sürmektedir. Bu görüşün kabul edilmesi halinde durma süresi içerisinde çekin bankaya ibraz edilmesi durumunda bankaların çek karşılığını ödememesi, karşılık bulunmuyorsa karşılıksızdır işlemi yapmaması, bankanın ödemekle sorumlu olduğu asgari tutarı ödememesi, kıymetli evrak hukukunun ibraz için öngördüğü sonuçlardan ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan cironun alacağın temliki hükümlerini doğurması (TTK m. 793/I), düzenleyenin çekten cayması (TTK m. 799), hamilin başvuru hakkının doğması (TTK m. 808 vd.) gibi hususların gerçekleşmemesi gündeme gelecektir[1].
Bu hususta karşı görüşte olanlar ise geçici birinci maddeyle sürelerin durdurulma amacının Covid-19 salgını sebebiyle gerekli hukuki işlemleri gerçekleştiremeyecek durumda olan hak sahiplerini korumak olduğu, salgına rağmen gerekli hukuki işlemleri tamamlayabilecek konumda olanların haklarına kavuşmasının engellenmemesi gerektiği, zamanaşımının durmasına rağmen dava açılabileceği gibi ibraz süresinin durmasına rağmen çeklerin ibrazının da mümkün olduğu gibi gerekçelerle ibraz süreleri durdurulmuş olsa dahi düzenleme tarihi itibariyle ibraz süresi gelmiş olan çeklerin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazının mümkün ve geçerli olduğunu, kanun koyucu çekin ibrazını yasaklamak istemiş olsaydı bununla ilgili -Çek Kanunu geçici madde 3/5 gibi- açık bir kanuni düzenleme yapılmış olacağını savunmaktadır. İşbu görüşün devamında düzenleme tarihine göre ibraz süresi içerisinde olan çeklerin -ibraz süresi durmuş olsa dahi- 15.06.2020 tarihine kadar ödenmek üzere bankaya ibraz edilmesi halinde çek bedelinin ödenmesi, tamamen veya kısmen karşılıksız çıkması halinde ise muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu asgari tutarı ödemesi, karşılıksızdır işleminin yapılması gerektiği gibi ibraza bağlı tüm hukuki sonuçların doğması gerektiği de savunulmaktadır. 
2.    7226 SAYILI KANUNUN ÇEK İBRAZ SÜRELERİNİ DURDURMADIĞI GÖRÜŞÜ
7226 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin çekte ibraz sürelerini durdurmağı görüşünde olanlarca ileri sürülen ana gerekçelerden biri, kanun koyucu tarafından geçici birinci maddenin amacının “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi” olarak belirlenmiş olması, bu belirlemenin dar yorumlanması gerektiğidir.   
Bu bakış açısıyla, her ne kadar geçici birinci madde lafzında “ibraz” kavramından bahsedilmiş olsa da bunun HMK’nın madde 76, 217, 219, 220 ve 222 gibi maddeleriyle sınırlı olarak anlaşılmasının mümkün olduğunun savunulduğu görülmektedir. Ek olarak, kıymetli evrak hukukunun kendine has ve şekilci yapısı nedeniyle, geçici birinci madde kapsamında hak düşürücü sürelerin sayılmış olmasına rağmen bu belirtmenin -esasında bir hak düşürücü süre olan- çek ibraz süresini kapsamadığı savunulmaktadır. 
İbraz sürelerinin durdurulmuş olduğu kabul edilirse, durdurulan süre içerisinde ödenmek üzere bankaya ibraz edilecek çeklerin ödenip ödenmeyeceği ve yapılan ibrazın geçerli olup olmayacağı tartışması, bankaların oluşan belirsiz durum ve açık olmayan kanuni düzenleme karşısında birbirlerinden farklı uygulamalara gitmesi sonucunu doğurabilecek niteliktedir. Bu durum da esasen hak kayıplarını önlemek amacıyla yürürlüğe koyulan bir düzenlemenin amacına ters düşecektir. Nitekim 7226 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin amacı hak kayıplarının önlenmesi iken söz konusu düzenlemenin çek hamili olan alacaklı, borçlu konumdaki düzenleyen ve çek bedelini ödemek, çek karşılığının bulunmaması durumunda asgari ödeme ve karşılıksızdır işlemi yapmak gibi yükümlülükleri bulunan muhatap banka açısından hak kayıplarına yol açabilecek belirsizliklere gebe şekilde yorumlanmaması gerekir.
Nitekim çekin ticari hayatta sahip olması amaçlanan güvenilirlik fonksiyonu vardır ki bunu sağlamak için hukukumuzda karşılıksız çek düzenleme işlemine cezai yaptırım öngörülmüştür. İşbu cezai yaptırım Çek Kanununun beşinci maddesinin birinci fıkrasında “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.” ve onbirinci fıkrasında “Birinci fıkra uyarınca verilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, bu ceza, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir.” şeklinde düzenlenmektedir. 7226 sayılı kanunun geçici birinci maddesi kapsamında çek ibraz sürelerinin durduğu kabul edilirse, çek düzenleyicisi borçlunun çek bedelini hangi tarihte çek hesabında bulundurmaması halinde cezai sorumluluğunun doğduğundan bahsedilecektir?
İbraz sürelerinin durmuş olmasına rağmen durma süresi içerisinde çekin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazının geçerli olduğu kabul edilirse, çek borçlusunun hem durma süresi boyunca hem de süreler işlemeye başladıktan sonra uzamış ibraz süreleri boyunca -durma süresinin uzunluğu da dikkate alındığında muhtemelen birden fazla- çeki sebebiyle borçlu olduğu toplam tutarı çek hesaplarında bulundurma yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Bu yükümlülüğün günümüzün ticari şartlarında tacirler için son derece zorlayıcı, belki de katlanılması dürüstlük kuralına istinaden kendilerinden beklenilemeyecek bir yükümlülük olduğu dikkate alınmalıdır.
Bu meyanda 7226 sayılı Kanunun geçici birinci maddesi kapsamında çek ibraz sürelerinin durdurulup durdurulmadığının değerlendirilmesinde -çek hukukunun çek keşidecisi hakkında hapis cezası uygulanmasına kadar varan şekli ve kuralcı yapısı, çekin güvenilirlik fonksiyonu da dikkate alınarak- yaşadığımız pandemi sürecinde kanun koyucunun iradesinin çek ibraz sürelerinin de durdurulması olsaydı bu hususun Çek Kanunu geçici madde 3/5 gibi bir düzenleme ile açıkça yapılması gerektiği görüşü mevcuttur.
3.    ÇEK İBRAZINDA MÜCBİR SEBEP HALİ – TTK MADDE 811 DÜZENLEMESİ
7226 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin çek ibraz sürelerini durdurmadığı kabul edilecek olursa, Covid-19 pandemisinin mücbir sebep teşkil edip etmediği, pandemi sebebiyle ibraz edilemeyen çeklerde TTK madde 811 düzenlemesinin uygulanıp uygulanamayacağı irdelenmelidir.
TTK madde 811 düzenlemesi şu şekildedir;
“IV – Mücbir sebepler
MADDE 811 (1) Kanunen belirli olan süreler içinde çekin ibrazı veya protesto edilmesi veya buna denk bir belirlemenin yapılması, bir devletin mevzuatı veya herhangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir engel nedeniyle gerçekleştirilememişse, bu işlemler için belirli olan süreler uzar. 
(2) Hamil, mücbir sebebi gecikmeksizin kendi cirantasına ihbar etmeye ve bu ihbarı çeke veya alonja kaydedip, bunun altına, yerini ve tarihini yazarak imzalamakla zorunludur. 723 üncü madde hükümleri burada da uygulanır.
(3) Mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra hamil, çeki gecikmeksizin ödeme amacıyla ibraz etmek ve gereğinde protesto veya buna eş değerde bir belirlemeyi yaptırmak zorundadır.
(4) Mücbir sebep, ibraz süresinin bitiminden önce olmak şartıyla, hamilin bu sebebi kendinden önce gelen borçluya ihbar ettiği günden itibaren onbeş günden fazla devam ederse, çekin ibrazına ve protesto çekilmesine veya buna eş değerde bir belirlemeye gerek kalmaksızın başvurma hakkı kullanılabilir.
(5) Hamilin veya çeki ibraz etmekle, protesto çekmekle ya da aynı nitelikte bir belirlemeyi yaptırmakla görevlendirdiği kişinin, sadece kendileriyle ilgili olgular mücbir sebep sayılmaz.”
Covid-19 pandemi süreci kapsamında gerek Cumhurbaşkanlığı gerek İçişleri Bakanlığı gerekse de sahip oldukları yetkilere dayanarak valilikler tarafından çıkartılan genelge ve sair yasal düzenlemeler uyarınca örneğin sokağa çıkma yasağı kapsamında kalan çek hamilleri bakımından mücbir sebep halinin gerçekleştiği kabul edilebilecektir. Bu şekilde genel bir yasak kapsamında olmayan kişiler bakımından mücbir sebep halinin gerçekleşip gerçekleşmediği ise her somut olayın detayları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. 
Mücbir sebebin gerçekleşmesi TTK madde 811 düzenlemesinden yararlanmak için yeterli olmayıp TTK madde 811/2 uyarınca çek hamilinin mücbir sebep halini gecikmeksizin kendi cirantasına ihbar etmesi ve bu ihbarı çeke veya alonja kaydedip bunun altına yerini ve tarihini yazarak imzalaması gerekmektedir.
Son olarak, para borçları bakımından mücbir sebep halinin söz konusu olamayacağının, bu nedenle TTK madde 811 düzenlemesinden çek keşidecisinin değil çek hamili olan alacaklının yararlanabileceğinin altının çizilmesi gerekir.
4.    SONUÇ OLARAK
7226 sayılı Kanunun geçici birinci maddesi kapsamında çek ibraz sürelerinin durmuş olup olmadığı tartışmasında doktrinde birçok farklı yorum bulunmakta olup bir görüş birliğine varılamamıştır. Söz konusu tartışmaya ve düzenlemeye ilişkin farklı yorumlar, önümüzdeki dönemde farklı uygulamalar ve uyuşmazlıklar doğurmaya gebedir.
Kanaatimiz, bu belirsizlik döneminde hak kayıplarının önüne geçilmesi adına -TTK madde 811 uyarınca mücbir sebep hali gerçekleşmeyen- çek hamillerinin çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre TTK madde 796’da öngörülen ibraz süreleri içerisinde hamili oldukları çekleri muhatap bankaya ödenmek üzere ibraz etmelerinde, bankanın çek borcunu ödemekten veya karşılıksız olma halinde karşılıksızdır işlemini yapmaktan ya da asgari banka sorumluluk tutarını ödemekten kaçınması halinde ise bu durumu belgelendirmelerinde fayda olduğudur. Söz konusu belgelendirme mümkünse ilgili bankadan alınacak kaşeli ve imzalı bir belge, bunun mümkün olmaması halinde ise tanıkların imzası yer alacak bir tutanak tutulması şeklinde olabilecektir.
Çek keşidecileri bakımından ise -karşılıksız çek düzenleme suçunun cezai yaptırımlarını dikkate alarak- çek üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre TTK madde 796’da öngörülen ibraz süreleri boyunca çek borcu karşılığını ilgili çek hesabında bulundurmalarında fayda bulunduğu kanaatindeyiz. Çek düzenleyenlerin, keşide ettikleri çek üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre TTK madde 796’da öngörülen ibraz sürelerini aşar şekilde -bazı durumlarda 13.03.2020 tarihinden 30.06.2020 tarihine kadar varabilecek- tüm durma ve uzatılmış ibraz süresi boyunca çek borcu karşılığını çek hesabında bulundurmakla yükümlü tutulmalarının ise dürüstlük kuralına aykırı, katlanmaları kendilerinden beklenemeyecek bir yükümlülük olduğu kanaatindeyiz. Aynı doğrultuda, aksi yönde açıklık getiren bir yasal düzenleme yürürlüğe koyulmadıkça, keşide ettikleri çek üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre TTK madde 796’da öngörülen ibraz süreleri dışında çek karşılığını çek hesabında bulundurulmamasının da -suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği- Çek Kanunu madde 5’te öngörülen karşılıksız çek düzenleme suçuna sebebiyet vermemesi gerektiği kanaatindeyiz.
Şayet özel bir kanuni düzenleme ile konuya açıklık getirilmez ise, 7226 sayılı kanunun geçici birinci maddesinin çek ibraz süresini durdurup durdurmadığı ve ibraz süresinin durup durmadığına bağlı olarak hangi hallerde Çek Kanunu madde 5’te öngörülen karşılıksız çek düzenleme suçunun meydana gelmiş olacağı hususları ancak ilerideki dönemde yargıya taşınacak uyuşmazlıklar neticesinde çözüme kavuşturulabilecektir.
                                                                                  Avukat Çağla Defnesu KOÇ


[1]Dr. Sinan Sarıkaya, 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Çeklerin İbrazı ve Karşılıksız Çek Suçuna Etkisi, www.blog.lexpera.com.tr, 02/04/2020

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir