Yayınlar

  • Anasayfa

KİŞİLİK HAKKI İHLALLERİNİN YENİ ADRESİ : SOSYAL MEDYA

Sosyal medya; günümüzde insan hayatının hatırı sayılır bir kısmını meşgul ettiği gibi yeni iletişim ağı ve bir noktada da zaruri oluşu ile yeni dünya vazgeçilmezlerinden biri haline gelmiştir. Teknolojinin bize her alanda bilgiye kolayca ulaşmayı sağlamasının yanında şahısların kişilik haklarına vasıtasız ve kolayca erişebilmenin de önünü açması, bu hakların kolayca ihlal edilebilmesini ve bu davranış şeklinin olağan görülmesini de beraberinde getirmektedir. Sosyal medyada kimlik, o sosyal medya aracında kullanıcının kendisini nasıl temsil ettiği ve başkaları tarafından nasıl tanındığı anlamına gelip bu kimliklerle neler yaptığımız artık günlük yaşantımızın büyük bir bölümünü etki altına almaktadır.

Peki sosyal medyada kullandığımız hesaplarımızın adeta bir nüfus cüzdanı gibi kimliğimizin bir kartı haline geldiği şu dönemde, bu hesaba erişenlerin mutlak ve sınırsız bir eleştiri hakkı var mıdır? Bu noktada eleştiri ve düşünce özgürlüğü artık hangi safhada aşılmış sayılacaktır? Bu erişime ne ölçüde müdahale edebiliriz? Bu erişim ve eleştirinin sınırları hukuki olarak nerede aşılmış sayılır ve bu ihlallerin neticesinde hukuki olarak ne yapabiliriz?

Öncelikle belirtmek gerekir ki; sosyal medya aracılığıyla gerçekleşen kişilik hakkı ihlâlleri, sosyal medya hizmetini sağlayan “hizmet sağlayıcı”, bu hizmetten yararlanan “kullanıcılar” yahut sosyal medya hizmetiyle organik herhangi bir bağı bulunmamakla birlikte sisteme müdahil olan “üçüncü kişiler” tarafından gerçekleştirilebilmektedir. [1]

Kişi; hak ve borçlara sahip bir varlık olarak tanımlanır iken kişilik kavramı çok daha derin temellere oturtulmuş, kişinin vazgeçmesine olanak tanınmamış ve kanun ile kişiye sıkı sıkıya bağlanmış hakları bünyesinde barındırmaktadır. Sosyal medya ihlallerinde ise sıklıkla kişinin görüntüsü ve sesi üzerindeki hakkının izinsiz kullanılması ve paylaşılmasının yanında kişinin onur, şeref ve haysiyet gibi soyut normlar üzerinde mevcut haklarına da hakaret ve tehdidin yöneltildiğine şahit olmaktayız.

İnternet ortamında en sık rastlanan suç tipi olan hakaret, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili Kanun maddesinin birinci fıkrası açıkça Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. demektedir. Yine maddenin ikinci fıkrasında Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. denilerek fiilin işleniş şeklinin farklı yollarla gerçekleşmesinin de hakaret suçunu oluşturacağı hüküm altına alınmıştır. Doktrinde ileti olarak adlandırılan şeklin mektup, e-mail, whatsapp/telegram mesajları, cep telefonuyla SMS, telefon konuşmaları, instagram, twitter, facebook vb. sosyal medya hesaplarından direkt mesaj yoluyla mesajlaşma olacağı kabul edilmektedir. Bu nedenle sosyal medya ve elektronik tüm iletişim yolları ile kişiyi hedef alan her türlü şeref ve onuru rencide edecek söylemlerle saldırının, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eden hakareti oluşturacağı açıktır. [2]

Yine en sık rastlanan bir diğer suç ise cinsel tacizin sosyal medya üzerinden işlenmesidir. Cinsel tacizin sosyal medyada sık rastlanmasına en büyük sebep ise, faillerin yüzyüze gelmeme ve keza kolayca erişebilmeden aldığı güçle bu fiili gerçekleştirmesidir. Bu noktada söylemek gerekir ki; cinsel taciz, bir kimsenin arzularının tatminini sağlamak amacıyla rahatsız etmesidir. Tacizin herhangi bir fiziki temas ile gerçekleşeceği hususu toplumsal olarak bilinen genel bir yanlış olmakla birlikte esasen failin bedensel herhangi bir temasta bulunması cinsel saldırı suçunun bir unsurudur. Cinsel taciz suçu Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde açıkça Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan ikiyıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Şeklinde düzenlendiği gibi yine ilgili maddenin 2. fıkrasının d bendi ise açıkça Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi halinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.hükmünü havidir. Belirtilen tüm nedenlerle elektronik ortamda gerçekleşen fiillerin de cinsel taciz suçunu oluşturacağı hususu kabul edilmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun yanı sıra 2007 yılında yürürlüğe giren ve sosyal medya ihlalleri ile ilgili getirilen düzenlemelerin başında gelen 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. Maddesi “İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebilir.” hükmünü havidir. Bu düzenleme ile kişilik haklarını ihlal eden tüm paylaşımların erişiminin engellenmesi her safhada sulh ceza hakimliğinden talep edilebileceği gibi, bu durum ihlalin devam etmemesine de olanak tanıyacaktır. Belirtilen suçları oluşturan içeriklere erişimin engellenmesinin talep edilmesi halinde mahkemelerin 24 saat içinde karar vermesi gerekmekte olup, Mahkemece içeriğe erişimin engellenmesi kararı verilmesi halinde ise bu karar ilgili kurumlar tarafından hızlıca uygulanmak zorundadır.

Belirtilen düzenleme özel hayatın gizliliğinin ihlali durumunu da ayrıca düzenlemiş, aynı Kanun’un 9/A maddesinde ise açıkça “İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler, Kuruma doğrudan başvurarak içeriğe erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını isteyebilir.” denilmiştir. Kanun maddesindeki Kurum ibaresi ise “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu”nu ifade etmekte olup, belirtilen maddede kişinin doğrudan özel hayatını koruyabilmesine olanak tanımıştır.

Yine aynı kanun çerçevesinde internet ortamında yapılan ve içeriği intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama suçları ile ek maddede düzenlenen 25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar ve 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunda yer alan suçların oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine karar verilmesi düzenlenmiştir. Bahsi geçen düzenlemede suçlar katalog halinde sayılmış olup, belirli haldedir.  Bu nedenle sosyal medyada yapılan bir paylaşımın kişilik hakkını ihlal etmemesi halinde dahi bu paylaşımın kanunda belirlenmiş suçları oluşturduğuna dair yeterli şüphenin varlığı, bu paylaşıma erişimin engellenmesine karar verilmesini sağlayacaktır. Kamu düzenini yakından ilgilendiren bu düzenleme nedeniyle, ülkedeki her vatandaşın bu tanıma uyan paylaşımları ihbar etme hakkı olduğu ise açıktır.

                                    Avukat Betül HAZAR

[1] Yrd. Doç. Dr. Sinan Sami Akkurt, Kişilik Hakkının Sosyal Medya Kullanıcıları Tarafından İhlali Halinde Ortaya Çıkacak Cezai Sorumluluğa Medeni Hukuk Bağlamında Bir Bakış, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2017, C.25, S.2, s.330

 

 

[2] https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/internetten-ve-sosyal-medya-uzerinden-hakaret-sucu-cezasi.html (Erişim tarihi 20.06.2021)

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir